10 Şubat 2011 Perşembe

TÜRKİYEDE İLK MÜZE NEREDE AÇILDI

MÜZE

"MÜZE" kelimesi,ilkçağlarda;yazar ve ozanların ondan söz ederken, duygusallık ve içtenlik yüklü cümleler kullandıkları bir tanrısal varlıktan gelmektedir.Bu varlık;Yunanca "MOUSA", Latince "MUSA" olarak adlandırılan ve batı dillerinin hemen hepsine giren,güzel sanatların da kaynağı olarak gösterilen esin perisidir.İlkçağ inançlarına göre, insan ve tanrı arası birer varlık olan "MUSA"lar,bilimden sanata her alanda,insana yaşamın tadını bağışlayan,insanı tanrı,tanrıyı insan yapan,kökeninde akıl,düşünce ve yaratıcılık gücü özelliklerini içeren bir varlık olarak belirginleşir. "MUSA"lar,genelde şu isimlerle çağrılarlar; Kalliope,lirik şiir; Klio, tarih; Polhymnia,mim oyunu; Euterpe,flüt-müzik; Terpsikhere, dans;Erate,korolu şiir;Melpomene,tragedya; Thalia, komedya, Urania, Gökbilimi... İnsanların unutulmaması gereken eylemlerini ve olayların akışını değerlendirmeyi simgeleyen "MUSA" Klio,müzecilik düşüncesinin de izdüşümü sayılmaktadır.

Çağımızda,müzecilik;alan olarak bilimdem sanata,uygarlığın gelişimini simgeleyen çeşitli dallarda etkinlik göstermektedir.Müzeler; kültür,sanat,bilim yapıtlarını ve doğa nesnelerini toplayarak,bunları toplumun gelişmesi ve eğitilmesi amacıyla sergileyen, inceleyen ve koruyan kurumlardır. Müzecilik,kavram olarak 17.yüzyılda ortaya çıkmıştır. İlk müze yapısı İtalya'daki Uffizi Galerisi'dir. İlk bilim müzesi olarak ise,1683 de Oxford Ashmolean Müzesi kurulmuştur.1819 da Madrid Prado Müzesi,daha sonra Berlin,Hermitage ve Belvedere Müzeleri ile Amerika'da Philadelphia ve Charleston Müzeleri açılmıştır.Müzecilik konusuna bilimsel yaklaşım, 20.yüzyılın ilk çeyreğinde,teknolojinin katkısı ile gerçekleşmeye başlamıştır.

Türkiye'de ilk müze,1846-1847 yıllarında Sultan Abdülmecit'in müşiri Fethi Ahmet Paşa tarafından, Aya İrini Kilisesi'nde,eski silahlar ve eski eserler toplanarak kurulmuştur. İlk müze yöneticisi,Galatasaray Lisesi öğretmenlerinden Mr.Gooldt'dur. Daha sonra 1872'de Dr.Dethier görevlendirilmiştir. Dr.Dethier ilk Asar-ı Atika Nizamnamesi'ni yayımlamış ve eserleri Çinili Köşk'e nakletmiştir. Fakat, ülkemizde gerçek anlamda müzecilik, Osman Hamdi Bey ile 1882 yılında başlar.

Osman Hamdi Bey, Asar-ı Atika Nizamnamesi'ni yeniden düzenlemiş ve eserlerin yurt dışına yasak getirmekle, müzeciliğimiz açısından önemli bir adım atmıştır.1910 yılında, Osman Hamdi Bey'in ölümü ile yerine kardeşi Halil Edhem Bey geçti ve Cumhuriyet'imizin ilanından sonra da bu göreve devam etti.