10 Şubat 2011 Perşembe

MARMARAY İNŞAATINDA ORTAYA ÇIKAN ARKEOLOJİK ESERLER VE KAZI ALANI

Arkeolojik Kazılar /Arkeolojik Kazılar Hakkında Resimli Bilgiler                                                        
 Yenikapı Arkeolojik Kazı Alanı
 Fotoğraflar: Arkitera Mimarlık Merkezi


 24 Haziran 2008 Salı günü Yenikapı Marmaray ve Arkeolojik Kazı Alanı'nda gelinen son durumun incelenmesi amacıyla İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Kentsel Uygulamalar Direktörlüğü önderliğinde bir gezi düzenlendi. Yaklaşık 58.000 metrekarelik bir alanda 3,5 yıldır sürdürülen çalışmaları Arkitera Mimarlık Merkezi olarak yerinde gözlemledik. İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdür Yardımcısı Zeynep Kızıltan’ın eşliğinde gerçekleştirilen gezide Arkeolog Mehmet Ali Polat ve Arkeolog Metin Gökçay kazı alanı ve çalışmalar hakkında bilgi verdi.

 Langa Bostanları olarak bilinen bölgede, Marmaray ve metro istasyonu inşaat çalışmaları sırasında Theodosius Limanı’nın ortaya çıkarılmasından sonra başlatılan arkeolojik kazılarda, 4,5 metre genişliğinde ve 51 metre uzunluğundaki 1.700 yıllık Konstantin Suru kalıntıları, 26 adet batık tekne, bir deniz feneri ve çeşitli dönemlere ait mimari buluntular günışığına çıkarıldı. Bu zamana kadar İstanbul’un başka bir yerinde, Konstantin Surları’na ait bir kalıntıya rastlanmamış olması açısından, Yenikapı’da gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalar büyük önem taşıyor.

 İstanbul’un 8.000 yıllık tarihini belgeleyen, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemine ait eserlerin bir arada bulunduğu kazı alanı hakkında bilgi veren Mehmet Ali Polat, açığa çıkarılan geniş taşlık alanın İstanbul’un en eski dönemlerine ait tabakası olduğunu ve bu alanı kaplayan taşların Marmara Denizi henüz bir göl iken Bosphorus’un bir kolu tarafından buraya taşındıklarını anlattı. “Önemli bir doğa olayı sonucunda bu taşların buraya gelmiş olabileceğini düşünüyoruz. Neolitik dönemde, taşların biriktiği bu alanda, taşların bir kısmı temizlenerek, temizlenen alanda toprağın üzerine ufak bir yerleşim kurulmuş.” Burada, MÖ 6000 yıllarına ait mimari kalıntılara rastladıklarını belirten Polat, deniz yükseldikten sonra sular altında kalan Neolitik Dönem eserlerinin üzerini zamanla kum tabakasının örttüğünü ifade etti. “Alanda bulduğumuz malzemelere bakarak, yaklaşık 3000 sene önce, Demir Çağı döneminde suların geri çekildiğini tahmin ediyoruz. -6 m kotunda bütün alana yayılmış Demir Çağı buluntuları ortaya çıkardık. Bu bölgede denizciliğin Demir Çağı döneminde başlamış olabileceğini düşünüyoruz. Roma Dönemi’nden sonra su seviyesinde belirgin bir yükselme olmuş ve 4. yüzyıldan itibaren Bizans Dönemi’nde bu bölge liman olarak kullanılmaya başlanmış.”

 -7 metre kotunda sürdürülen çalışmalarda, Fore kazıklar yardımıyla alanda su çıkması engellenmiş. Diğer yandan henüz konservasyon işlemleri için yerinden kaldırılmamış gemi buluntuları, düzenli olarak yağmurlama sistemiyle ıslatılıyor ve üzerlerini örten çadırların içerisi sürekli nemli tutuluyor. Çıkarılan gemiler ise, parçalarına ayrılarak havuzlara yerleştiriliyor, arşivleniyor ve daha sonra kamyonlara yüklenerek konservasyonu yapılmak üzere Bodrum Sualtı Arkeoloji Enstitüsü’ne (INA) veya İstanbul Üniversitesi’ne götürülüyor. Gemi havuzlarının hemen yanında biriktirilmiş, kazı alanından çıkarılan Osmanlı Dönemi’ne ait yol taşlarını gösteren Metin Gökçay, 16. – 17. yüzyıla ait bu taşların metro istasyonu yapıldıktan sonra, istasyonun içinde insanların üzerinde gezebilecekleri şekilde yere döşenmesini önerdiklerini söyledi.

 Üstlerinde açılan deliklere halatlar bağlanarak yerine taşınan rıhtım taşlarıyla inşa edilmiş mendireğin üzerinden geçerek vardığımız Yüzada Bölgesi’nde ise tarihi sur kalıntıları arasına atılmış çöpler dikkatimizi çekti. Gökçay, çevrede yaşayan insanlar tarafından atılan bu çöpleri sürekli temizlettiklerini ancak başa çıkamadıklarını söylüyor. Yüzada Bölgesi, 4. yüzyıldan itibaren kullanılan limanın bitiş noktasında bulunan mendireğin ve bu mendireğin üzerinden geçen Konstantin ve Theodosius Surları’nın bir arada bulunduğunu bir düğüm noktası olarak tanımlanabilir.

 
 Gemi parçalarının muhafaza edildiği havuzlar

 “Bizim burada yaptığımız kazılardaki en önemli buluntularımızdan biri, Theodosius Suru’yla paralel inşa edilmiş Konstantin Suru’nun başlangıç noktasıdır. Mendirekle sur arasında bir kanal var. Daha sonra Theodosius Limanı yapıldığında, limanla deniz arasında su sirkülasyonunu sağlayan bu kanal kapanmış,” diyen Metin Gökçay 51,5 metre uzunluğa ulaştığı tespit ettikleri Konstantin Suru civarında inşa edilmiş depoları, 4 odadan oluşan Hipoje’nin ve surun içerisine inşa edilmiş mezar odasının yerlerini gösterdi. Bu surların altından geçen ve kuzeydoğu yönünden gelerek denize doğru inen gizli bir geçit bulduklarını anlatan Gökçay, bu geçidin içerisinden 16 tane yağ kandili çıkardıklarını anlattı.

 
 Yüzada
 

 Gezinin sonunda, üç buçuk sene önce Yüzada Bölgesi’nde kazı çalışmalarına başladıklarını, fakat DLH'nin, surların korunmasına karar verilmesi üzerine kazıyı durdurmasından sonra bölgede hiçbir çalışma yapılmadığına dikkat çeken Metin Gökçay, bu süre boyunca, üzerlerindeki basınç kalktığı için duvarlarda oluşan ve giderek genişleyen çatlakları gösterdi. “Bir iki sene sonra, koruyamadığımız bu yapıları slayt gösterilerinden anlatacağız muhtemelen!”